Zikir ehlinin duasi
Muhammed bin Salih isminde bir Allah dostu şöyle anlatmıştır: “Bir bahar mevsiminde bütün ekinler susuzluktan kurudu. Bütün insanlar susuzluktan perişan oldu. İnsanlar yağmur duası yapmak için toplanıp sahraya çıktılar. Giderken baktık ki Mecnun Sadi, yolun kenarında oturuyor. Beni görünce hemen bana yaklaşıp:
— Nereye gidiyorsunuz? diye sordu.
— Görmüyor musun yağmur yağmıyor, ne kadar kuraklık var. İnsanlar perişan oldular, kıtlık baş gösterecek. Yağmur duasına çıktık! Dedim. Bana:
— Gök ehlinin kalbiyle mi geldiniz, yoksa boş bir kalple mi geldiniz? Dedi.
Böyle söyleyince baktım ki sanki bizim kalplerimize bakıyor. Ondan korktuk, kendimizi toparlamaya başladık. Ona:
— Ya Sadi! Gök ehlinin kalbiyle geldik! Dedim.
— O zaman oturun dua edin, dedi.
Onun yanına oturduk ve dua etmeye başladık. Ne kadar dua etsek, gökler daha fazla açık olmaya, bulutlar kaybolmaya başladı. Ne bulutlar toplandı ne de yağmur yağdı. Sadi bize dönüp şöyle dedi:
— Ey yaramazlar! “Biz gök ehlinin kalbiyle geldik” dediniz, oysa sizin kalplerinizin hepsi boştur.
Sadi (r.aleyh)’in yanında suyu vardı. Kalktı, abdest aldı, iki rekât namaz kıldı ve dua etmeye başladı: “Ya Rabbi! Bizim amelimizle bize muamele etme. Sen kendi rahmet hazinenden bize ver.” Diye dua ediyordu. Daha duasını bitirmeden, bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya başladı. Öyle bir yağmur yağdı ki nereye gireceğimizi şaşırdık.
— Ya Sadi! Sen nasıl dua ettin? Diye sorduk.
— Allahu Zülcelal’e bakan kalple dua ettim, dedi.
Yani benim kalbim daima Allah ile beraberdir, her zaman Allahın zikri ile meşguldür. Her daim kalbim daima Allahu Zülcelal’e yönelmiştir. Böyle bir kalple dua ettiğim için de Allah yağmur verdi, demek istedi. Allah-u Zülcelâl bizi onların bereketinden mahrum etmesin. (Amin)
— Nereye gidiyorsunuz? diye sordu.
— Görmüyor musun yağmur yağmıyor, ne kadar kuraklık var. İnsanlar perişan oldular, kıtlık baş gösterecek. Yağmur duasına çıktık! Dedim. Bana:
— Gök ehlinin kalbiyle mi geldiniz, yoksa boş bir kalple mi geldiniz? Dedi.
Böyle söyleyince baktım ki sanki bizim kalplerimize bakıyor. Ondan korktuk, kendimizi toparlamaya başladık. Ona:
— Ya Sadi! Gök ehlinin kalbiyle geldik! Dedim.
— O zaman oturun dua edin, dedi.
Onun yanına oturduk ve dua etmeye başladık. Ne kadar dua etsek, gökler daha fazla açık olmaya, bulutlar kaybolmaya başladı. Ne bulutlar toplandı ne de yağmur yağdı. Sadi bize dönüp şöyle dedi:
— Ey yaramazlar! “Biz gök ehlinin kalbiyle geldik” dediniz, oysa sizin kalplerinizin hepsi boştur.
Sadi (r.aleyh)’in yanında suyu vardı. Kalktı, abdest aldı, iki rekât namaz kıldı ve dua etmeye başladı: “Ya Rabbi! Bizim amelimizle bize muamele etme. Sen kendi rahmet hazinenden bize ver.” Diye dua ediyordu. Daha duasını bitirmeden, bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya başladı. Öyle bir yağmur yağdı ki nereye gireceğimizi şaşırdık.
— Ya Sadi! Sen nasıl dua ettin? Diye sorduk.
— Allahu Zülcelal’e bakan kalple dua ettim, dedi.
Yani benim kalbim daima Allah ile beraberdir, her zaman Allahın zikri ile meşguldür. Her daim kalbim daima Allahu Zülcelal’e yönelmiştir. Böyle bir kalple dua ettiğim için de Allah yağmur verdi, demek istedi. Allah-u Zülcelâl bizi onların bereketinden mahrum etmesin. (Amin)